Namık Kemal - İntibah Özet
Ali Bey ertesi gün hemen Çamlıca’ya gider ve beklemeye başlar. Arabayı görünce hemen yanına koşar ve yine bilmediği bir işaret görür. Araba hareket edip gitmeye başlayınca Ali Bey de peşinden koşmaya başlar. Bir süre sonra araba durur ve içinden güzel bakımlı bir kadın olan Mehpeyker iner. Mehpeyker, Ali Bey tam tersine her türlü pisliğin ve kötülüğün bulunduğu, adı herkesle anılmış olan hafifmeşrep bir kadındır. Mehpeyker arabadan inince Ali Bey’i hem kendisine koştuğu hem de “arkamdan gel” anlamına gelen işareti yaptığı halde yanında koştuğu için azarlar. Daha sonra konuşmaya başlarlar ve birbirlerinden iyice hoşlanırlar. Ali Bey henüz Mehpeyker’in kötü namını bilmediği için ona en saf duygularıyla aşık olmuştur. Mehpeyker de kadınlığını kullanarak onu günden güne kendine iyice aşık etmiş ve her şeyi istediği gibi yönlendirmeye başlamıştır. İlk başlarda Ali Bey bu ilişkiden olumlu etkilenmiş ve adeta olgunluğa erişmiş gibi davranmaya başlamıştır. Birlikte daha fazla buluşmalara başladıklarından dolayı Ali Bey hem annesini hem de işini ihmal etmeye başlamıştır. Bu sürede annesine sürekli işten geç kaldığını belirten yalanlar söylemekte ve annesi de işinde başarılı olduğunu düşünerek sevinmektedir.
Ali Bey, Mehpeyker’e olan aşkını arkadaşları Atıf Bey’e de anlatmaktadır. Bir gün Ali Bey, Çamlıca’da önce Mehpeyker daha sonra da Atıf Bey’le görüşmek için bir plan düzenler. Erkenden gelip sevgilisi Mehpeyker’le konuşmaya başlar. Daha sonra arkadaşıyla buluşacağını söyleyerek izin ister. Mehpeyker de nazlanarak bu isteğini kabul eder. Ali Bey ondan yine de arkadaşlarıyla buluşacağı yerde olmasını onu görmeye devam etmek istediğini söyleyince Mehpeyker de kıyamaz ve kabul eder. Ali Bey arkadaşını beklemek için oturur ve yan masadaki muhabbete de dahil olur. Orada arkadaşı Atıf’ın dayısı Mesut Bey de bulunmaktadır. Az sonra Mehpeyker de Ali Bey’in görebileceği bir yere gelmiştir. Mesut Bey onu görünce yanına gitmiş ve konuşmaya çalışmıştır ancak Mehpeyker buna izin vermemiştir. Ali Bey bunu görünce sinir küpüne dönmüştür. Mesut Bey’e sayısız laflar etmiş ve ondan da karşılığını almıştır. Atıf Bey gelince onları ayırmış ve olanları öğrenmiştir. Hemen dayısının yanına giderek neden o kızın yanına gittiğini sorar ve Ali Bey’in o kızla evlenmek istediğini söyler. Dayısı ona Mehpeyker’in yollu bir kadın olduğunu söyler. Atıf bu duruma çok şaşırır ve ne yapacağını bilemez. Mesut Bey Atıf’ı da yanına alarak tekrar Ali Bey’in yanına döner. Ali Bey’den durumu bilmediğini söyleyerek özürler diler. Durumu anlattığı için Ali Bey sırdaşı Atıf Bey’e kızar.
Mesut Bey en sonunda Ali Bey’e Mehpeyker’in kötü ve yollu bir kadın olduğunu söyleyince ilk başta inanmaz. Ancak biraz araştırdıktan sonra gerçekten öyle olduğunu öğrenir ve dünyası adeta başına yıkılır. Ne yapacağını bilemez ve çaresizce evine döner. Mehpeyker hakkında öğrendiklerini onu yiyip bitirmektedir. Son kez Mehpeyker’i son kez görmek ve onunla ilişkisini bitirmek için bir buluşma ayarlar. Ancak buluşmadan önce söylemek istediklerinin hiçbirini Mehpeyker’e söyleyemez Mehpeyker her zaman yaptığı o cilvesini ve nazlanmasını yine kullanarak onu fikrinden caydırır. Ali Bey söyleyeceği hiçbir şeyi söyleyemez. Mehpeyker bu kötü yola kendi isteğiyle değil küçük yaşta akrabalarının kendisini satmasıyla bu yola düştüğünü söyler. Ali Bey’i çok sevdiğini ve onu tanıdıktan sonra hiç kimseyle görüşmediğini de söyler. Gerçekten de Ali Bey’den sonra kimseyle görüşmemiştir. Ali Bey bu sözlerden sonra ikna olur ve ilişkileri devam eder. Ancak eğlencelerinin dozu artmıştır. Mehpeyker sayesinde Ali Bey hayatında ilk kez içki içer. İçki ile eğlenmeyi daha çok sever ve artık her zaman Mehpeyker’le eğelenmeyi hayal eder. Kaleme gidince bile işlerine odaklanamaz olur. Her gece annesine kalemdeki işleri bahane gösterip Mehpeyker’in yanına gitmesi annesini de şüphelendirmeye başlar. Arkadaşı Atıf Bey’le bu konuyu görüşmek için konuşur. Atıf Bey de dayısının daha iyi önerilerde bulunacağını düşünerek durumu ona anlatır ve beraber Fatma Hanım’ın yanına giderler. Mesut Efendi, Ali Bey’in annesine Mehpeyker’den ve onunla yaşadığı aşktan bahseder. Annesi bu durum karşısında mahvolur ve ne yapması gerektiğini sorar. Mesut Efendi de güzel bir cariye alarak onu bu aşktan kurtarabileceğini söyler.
Fatma Hanım bu tavsiyeden sonra tüm vaktini cariye aramayla geçirir. En sonunda en sonunda beyaz tenli, sarı saçlı, mavi gözlü çok güzel bir cariye bulur. Bu cariyenin adı Dilâşûb’tur. Dilâşûb güzel olduğu kadar dürüst ve efendi bir kadındır. Ali Bey bir hafta boyunca Mehpeyker’in yanında kendini eğlenceye verir. Mehpeyker de onu evine gönderir. Eve dönünce yeni cariye Dilâşûb’u görür ve onu güzel bulur. Annesi onu görünce durumun gerçeğini bildiği halde kalemdeki illerden dolayı gelemediği yalanına inanmış gibi yapar. O gece Dilâşûb’u onun emrine verir ancak aralarında bir şey olmaz ertesi sabah annesi Dilâşûb’la beraber olmasını isteyince Ali Bey sinirlenir ve karşı çıkar. Annesi de bir fahişe yüzünden böyle yaptığını söyleyerek Ali Bey’i daha çok sinirlendirir ve Ali Bey geldiğine pişman olduğunu söyleyerek evden gider. Mehpeyker geçimini sağlamak için Ali Bey’den önce ara sıra Abdullah Efendi adında zengin ve yaşlı bir adamla görüşüyordu. Ara sıra görüşmesine rağmen her ay ondan düzenli olarak para almaktaydı. Ali Bey’i evine gönderdiği sırada da Abdullah Efendi de İstanbul’a gelmiş ve onunla buluşmak istemiştir. Çok güçlü biri olduğu için Mehpeyker bu teklifi kabul etmiş ve onun yanına gitmiştir. Ali Bey’le olan ilişkisini de ona anlatmış ve kendisinden bu ilişkiyi bitirmek için süre istemiştir. Abdullah Efendi de 6 ay müddet vermiştir. Mehpeyker orada bulunduğu sürede sürekli Ali Bey’i düşünmüştür.
Bu sırada Ali Bey de Mehpeyer’i evinde bulamamış ve onu orda beklemiştir. Beklerken de annesinin haklı olduğunu düşünmeye başlamıştır. Mehpeyker’in kendisine 3 günden önce gelme dediğini de hatırlayıp iyice sinirlenmiştir. Mehpeyker gelene kadar kendini içkiye vermişti. Mehpeyker geldiğinde ise ona bahane sunmaya çalıştıysa da Ali Bey bu sefer hiçbirini dinlememiş çıkıp gitmiştir. Eve gidip annesini ayaklarına kapanmış ve ondan özürler dilemiştir. Annesi de Dilâşûb’la beraber olduğunda kendisinin mesut olacağını söyleyince Ali Bey zaten beğendiği bu kızı kendine kabul eder ve Dilâşûb ile evlenir. İlk başta bunun geçici bir heves olduğunu düşünen Mehpeyker zaman geçtikçe öyle olmadığını anlar. Ali Bey’e iki mektup yazar ancak herhangi bir cevap alamaz. Üçüncü mektubunda intihar edeceğini söyler. Ali Bey bu yazıyı görünce sinirlenir ve kendisi için intihar etmeyeceğini bildiğini söyleyerek ona bir hakaret mektubu yazar. Mehpeyker bu cevap mektubundan sonra intikam yemini eder. Dilâşûb hakkında bilgiler toplamaya başlar. Fatma Hanım’ın evine bohçacılar yollamaya başlar. Kendisi de hamamları gezer. Ve hamamda Dilâşûb’a denk gelir ve onun vücudunu inceler. Göbeğinin yanından biri siyah biri kumrala benzeyen iki ben görür. Bunun üstüne evdeki casuslarından birinin de Dilâşûb’un gönlünden geçenleri yazarken kocasının içeri girdiğini ve utancından kağıdı veremeyip yırttığını da öğrenir. Mehpeyker bu iki olayı intikamı için yeteceğini düşünür. Ali Bey’in Çamlıca’ya gideceğini öğrenince Abdullah Efendi’nin de yardımıyla bir adam tutan Mehpeyker de intikamını izlemek için oraya gider.
Pertev Ağa ismindeki tutulan adam Ali Bey’in evini tarif eder oradaki kızın kendisine cilve yaptığından, göbeğinin yanındaki iki benden ve kendisine mektup yazarken kocasına yakalandığından bahseder. Ali Bey’in dünyası başına yıkılır hemen eve gider. Dilâşûb’u beklemeye başlar ve o gelince ona hakaretler savurur. Daha sonra da Dilâşûb‘un kafasını duvara vurur ve Dilâşûb kanlar içinde yere düşer. Annesi ne olduğunu anlayamaz. Dilâşûb’un namusundan emin olduğu halde mecburen onu satmak zorunda kalır. Mehpeyker de durumu bildiği için Dilâşûb’u satın alarak ona türlü işkenceler uygular ancak namusunu bir türlü kirletemez. Ali Bey de kendini içkiye vermiş, Dilâşûb’u annesi bulduğu için onunla da küsmüştür. Zamanla tüm mal varlıklarını içkide eğlencede yiyince annesi Fatma Hanım yoksulluktan ölmüştür. Mehpeyker intikamını almıştır ancak buna rağmen Ali Bey’i unutamamıştır. Abdullah Efendi’den yardım isteyerek onu bir eğlenceye davet ettirmiş ve iyice sarhoş olduktan sonra karşısına çıkmıştır. Birlikte olmak için Ali Bey’e yalvarır ancak Ali Bey bunu reddeder ve yine ona ağır sözler söyler. Bu olay Mehpeyker’in gururuna çok dokunur ve artık onu öldürmek ister. Hemen bir plan kurarak Ali Bey’i etrafı ıssız bir mekana eğlenceye davet ederler. Ali Bey davet edenin onlardan biri olduğunu bilmediği için kabul eder ve oraya gider. Mehpeyker de intikamını izlemek için oradadır. Yanında Dilâşûb’u da bu olayı izlemesi için getirmiştir.
Ali Bey arkadaşı ile beraber gelmiş ve bir odaya çıkmıştır. Arkadaşı kadın getireceğini söyleyerek oradan ayrılır. Ali bey de orda bulunan içkilerden içmeye başlar. Mehpeyker tuttukları Hırvat katilin yanına giderek içkiden bayıldığı zaman öldüreceğini ona söyler. Bu konuşmayı dinleyen Dilâşûb hemen Ali Bey’in yanına giderekonu uyarır. Ali Bey sarhoş olduğundan ilk başta inanmaz. Daha sonra Dilâşûb’un tavsiyesiyle Hırvat ve Mehpeyker’i görmesi için sofaya çıkarlar. Onları göremezler ancak sesleri anlaşılır bir şekilde duyulur. Ali Bey tehlikenin farkına varınca hemen oradan çıkar ve hemen polise gider, durumu anlatır. Dilâşûb’u almayı aklına bile getirmemiştir. Bu durumu üzülen Dilâşûb, Ali Bey’in paltosunu giyerek oraya uzanır. Odaya giren Hırvat arkadan onu Ali Bey olduğunu düşünür ve bıçağı saplar. Polis gelince Mehpeyker tavan arasından kaçmak için oraya girer. Ali Bey’in sesini duyunca onları gözetlemeye başlar. Ali Bey, Dilâşûb’u o halde görünce pişmanlığını dile getiren sözler söyler. Dilâşûb son kez gözünü açıp kendisine inanma mutluluğunun ona yeteceğini söyleyerek son nefesini verir. Daha sonra Mehpeyker bulunduğu yerden çıkarak Ali Bey’e Dilâşûb hakkındaki tüm gerçekleri, kuruduğu oyunu her şeyi anlatır. Ali Bey çok sinirlenerek Hırvat’ın bıraktığı kanlı bıçağı alarak Mehpeyker’in göğsüne saplar. Polisler de Hırvat’ı yakalayıp geri döndüklerinde gördükleri karşısından donakalırlar. Ali Bey hapis cezasına çarptırılmıştır. Ara sıra annesinin mezarına gitmesine izin verilmiştir. Kitabın son cümlesi de “Son Pişmanlık Fayda Etmez” olan ünlü bir sözdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder