AMOK KOŞUCUSU GENİŞ ÖZET - Stefan Zweig
Napoli Limanı’ndan Oceaniya’ya giden bir gemide olayı anlatan kişi yolculuk yapmakta ve gemide kaldığı yerin küçük olması, insanların yüksek sesle konuşup gülüşüp sürekli bir yerden bir yere gitmesinden dolayı gemide iyice sıkılmakta ve bunalmaktadır. Bu duruma çözüm bulmak için gündüzleri uyuyup geceleri kimsenin olmadığı saatlerde gemide dolaşmayı ve uyanık kalmayı düşünmüştür. Bir gece bu dediğini uygulamak için gündüz uyumuş ve gece yarısı kalkarak geminin güvertesinde dolaşmaya başlamıştır. Gemide dolaşırken yıldızların ışıltısına ve denize hayranlıkla bakmaktadır. Bu sırada manzarayı izlemek için bir yere oturmuş beklemektedir. Birden yanında bir ses duymuş ve orada yalnız olmadığını anlamıştır. Yanındaki adamın yüzü karanlıktan dolayı görünmediği için tedirgin olmuş ancak bir şey de yapamamıştır. Kendini toparladıktan sonra odasına gitmek için yerinden kalkmıştır ancak az önceki adam da peşinden gelmektedir. Adam onu durdurup kendisini burada gördüğünü kimseye söylememesini rica etmiştir. Korkudan bunu kabul edip hemen odasına geçmiştir. Odasında bu adamı düşünüp durmuş ve bu adamla tekrar denk gelmenin hayalini sürekli kurmuştur. Yine bir gece geçen sefer manzarayı izlemek için gittiği yere giderek oturmuştur ve geçen gece karşılaştığı adamın da yine orda olduğunu anlamıştır. Bu sefer geçen seferki gibi sessiz bir oturma olmamış bu iki kişi arasında sohbet başlamıştır. Adam sigara yakmak için ateşi yaktığında yüzü de artık tam olarak belli olmuştur. Adam hikayesini anlatmaya başlamıştır. Bir doktor olduğunu söyleyerek lafa girmiştir. Almanya'da doktorken yaptığı bir usulsüzlükten dolayı mesleğini bitirme aşamasına gelmişken bazı yerlere gönderilecek doktor arandığı ilanını görerek buna başvurmuştur. Bu başvurusu kabul edilmiş ve tropik bir yere gönderilmiştir. Burada beyaz Avrupalılara çok saygı gösterildiğini söyleyerek rahat yaşadığını belirtmiştir. Bir gün başkan yardımcısının attan düşerek bacağını fena yaralamasından sonra doktor olarak olaya müdahale ettiğini ve başkan yardımcısını iyileştirdiğini bu sayede o bölgede çok saygın bir kişi olarak halkın gözünde kahraman olduğunu söylemiştir. Ama o bölgedeyken en çok beyaz insanları, Avrupalı insanları özlediğini de imrenerek belirtmiştir. Bir gün beyaz bir kadının lüks otomobilden inerek doktorun evine gelmesiyle olaylar gelişmeye başlamıştır. Doktor gelen bu kadının önemli bir insan olduğunu anlamıştır. Kadın çok gergin ve kontrolcü bir tutumla konuşmaya başlamış ve doktora söz hakkı vermemiştir. Odasının güzel olduğundan, kitaplarının güzelliğinden bahsederek araya da başının döndüğünü son zamanlarda bayıldığını ve midesinin bulandığını doktora söylemiştir. Doktor muayene etmek istediğini söylemişse de kadın buna pek yanaşmamış bir şeyi olmadığını söylemiştir. En sonunda kadın açık açık konuşmaya başlamış ve büyük bir miktar para teklif etmiştir doktora. Doktor ise bunun emekliliğinin riske atacağını söylemiş ve para yerine başka şeyler istediğini kadına söylemiştir. Kadın bu teklifi duyar duymaz gülmüş ve doktorun gururunu iyice kırmıştır artık. Doktor bu kadın karşısında büyülenmiştir adeta. Kadın dönüp kapıya doğru yönelmiş ve kapıyı çarpıp çıkmıştır. Doktor birkaç dakika hareketsiz durmuş ve kaskatı kesilmiştir. Kendine gelir gelmez aşağı koşarak bisikletine atlamış ve kadının içinde olduğu otomobili takip etmiştir. Kadın arabasından bir çocuğa işaret etmiştir. Çocuk hemen koşarak adamın bisikletini düşürmüş ve adamı yere fırlatmıştır. Adam çocuğu iterek tekrar bisikletine binmek istemişse de çocuk bir kere daha bisikleti tutmuş adama mani olmuştur. Adam çocuğu bir kere vurmuş çocuk bisikleti bırakmamış, adam bir kere daha vurmuş çocuk yine bırakmamış en sonunda adam çenesine bir boksör yumruğu indirmiş ve çocuğu kanlar içinde yere sermiştir. Hemen bisikletine atlamış ancak bisikleti çalışmamıştır. İnip deliler gibi koşmaya başlamıştır. Avrupalı bir doktorun böyle sokakta deli gibi koşması herkesi hayrete düşürmüştür. Tren istasyonuna geldiğinde kadının çoktan gittiğini anlamıştır. Bu sırada bilincinin yerinde olmadığını ve kendisinin Amok adı verilen bir sarhoş gibi olduğunu söylemiştir. Amok Koşucusu Malezya ve Afrika’da gözlemlenen bir cinnet durumu demektir. Bu sarhoşluğa yakalanan kimse eline ne geçse alıp sokağa fırlar ve karşısına çıkan herkese saldırır. En sonunda halk onu döver veya öldürür ki bu koşu bir son bulsun. İşte adam o anki koşusunu buna benzetmiştir. Tren istasyonuna geldiğinde kadın hakkında her şeyi öğrenmek istemiş ve başarmıştı. Kadının sekiz saatlik uzaklıktaki olan başkentte oturduğunu, büyük bir tüccarın soylu bir İngiliz'in eşi olduğunu ve eşinin beş aydır Amerika'da olduğunu ve birkaç gün sonra karısını almaya gelip Avrupa'ya gideceklerini öğrenmişti. Kadının en fazla üç aylık hamile olabileceğini düşünen doktor durumu iyice anlamıştı ve hemen eve koşup eşyalarını alıp kimseden izin almadan uşaklarına bir şey demeden tren istasyonuna koşmuştu. Trene binip başkente gittiğinde hemen kadının evini öğrenmek için uğraşmaya başlamıştı. Bu uğraşlar sonuç vermiş ve kadının evini bulmuştu. Hemen eve giderek kadınla buluşmak istediğini kapıdaki uşağa söyledi. Uşak kadının şuan rahatsız olduğunu ve görüşmeyeceğini belirtince adam iyice sinirlenmeye başlamıştı. Adamın tek istediği kadına yardım etmek ve kadını içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmaktı. Adam ne yapacağını bilemeden başkan yardımcısının da başkentte olduğunu hatırlayarak onun yanına gitti ve kendisinin artık burada çalışmak istemediğini ona söyledi. Başkan yardımcısı doktora şuanda sağlıklı karar vermediğini ve yarın bir balo olduğunu buna katılarak biraz kafasını dağıtması gerektiğini söylemiştir. Adam biraz düşündükten sonra bu hükümet konağındaki baloya kadının da gelebileceğini de hesaba katarak bu daveti kabul etmiştir. Ertesi gün baloya en erken saatte gidip beklemeye başlamıştır. Şehrin tüm önemli isimleri bir bir baloya gelmeye başlarken doktor da valiyle konuşmaya başlamıştır. Valiyle konuşurken beklediği olay gerçekleşmiş ve kadın kapıdan içeri girerek baloya katılmıştır. Adam o andan itibaren yine sağlık düşünememeye ve kadınla iletişim kurmak için çabalamaya başlamıştır. Bir subay kadını dansa kaldırınca adam sadece onları izleyerek beklemiş ve dansları bitince onların yanına giderek kadına dik dik bakmıştır. Kadın en sonunda balodan gitmeye karar verip kapıya yönelince adam yine olduğu yerde bir müddet kalmış sonra silkelenip kendine geldiğinde kapıya doğru koşmaya başlamıştır. Böyle önemli ve nezih bir baloda koşmaya başladığı için de tüm gözler onun üstüne yönelmiştir. Adam kapıya geldiğinde kadın durumu düzeltmek için hemen kahkaha atarak "Ah doktor, oğlum için reçete yazmak şimdi mi aklınıza geldi? Ah, şu bilim insanları" demiş ve yanındakiler de durumu anlayıp tebessüm etmişti. Doktor durumu geç de olsa anlayıp bu rezilliği örtbas etmek için çantasından müsvedde bir kağıt çıkarıp kadına vermişti. Kadın sinirli ve korkutucu bir bakış atarak kağıdı almış ve gitmişti. Doktor iyice kafayı yemek üzereydi. Bir şeyler içtikten sonra oteline gitti. Kadının kocasının geleceği gün iyice yaklaşmıştı ve adam kadınla iletişim kuramamıştı. Adam en son dayanamayıp kadına bir mektup yazdı ve kendisiyle görüşmek istediğini mektupta uzun uzun yazmıştı. Mektubun en sonuna ise saat yediye kadar yanıt vermezse kendini öldüreceğini eklemişti. Birkaç saat sonra kadından cevap gelmişti. Cevapta "Çok geç! ama evde bekleyin. Belki sizi daha sonra ararım." yazıyordu. Kağıttan ve yazıdan bunun aceleyle yazıldığı belliydi. Adam cevap geldiği için çok sevinmiş ve kadının kendisini tamamen silmediğini düşünüp hayaller kurarak mutlu olmuştu. Birden kapı çaldı. Doktor kapıyı açınca kadını takip ederken onun bisikletini düşüren çocuğun yaralı yüzünü gördü. Çocuk, doktora hemen gel diyerek aşağı indi. Doktor da aşağı inerek beraber bir otomobile bindiler. Otomobil hızla harabe bir eve sürdü ve çocuk bu harabe evin önüne gelince hemen inip yürümüştü. Doktor da çocuğu takip etti ve dar bir odaya girince kadının kanlar içindeki yaralı vücudunu ve solgun yüzünü görmüştü. Kadının tedavi için doktor olmayan bir kişiye yani bu harabe eve geldiğini ve tedaviyi başaramadıkları gibi kadını yara bere içinde bıraktıklarını anlamıştı. Doktor, kadını tedavi etmek için deliriyordu adeta ama bu harabe evde aletleri hatta temiz su bile yoktu. Hastaneye gitmeleri gerektiğini söyleyince kadın kendini zorlayarak bunu yapmamasını rica etti. Doktor bunu kabul etti ve kadını evine götürüp orda tedavi etmeye çalışmıştı. Tedaviye yanıt vermediğini gördükçe kahroluyor bir doktor olarak kadına yardım edememenin ve onun ölüme doğru gitmesine engel olamamanın üzüntüsüyle daha fazlasını yapmak istiyordu. Çocuk da doktorun arkasında dualar ediyor kadının kurtulmasını ümit ediyordu. Kadın cılız bir sesle doktora sırrını kimseye söylememesi için yemin ettirdi. Doktor elinden gelen her şeyi yapmıştı ama kadın kurtulamamıştı. Doktor çok zor bir duruma düşmüştü. Birkaç gün önce baloda dans edip eğlenen kadın şuanda kendi evinde ölüydü ve başında da kimsenin eve girdiğini görmediği bir doktor vardı. Neyse ki çocuk da yanında olduğu için bu durumu diğer insanlara izah etmesi kolaylaşmıştı. Doktor, kadının sırrını korumak için yaşanan olayları gizleyen bir rapor hazırlamayı düşüyordu ama bu raporuz imzalamak hükümet doktorunun göreviydi. Çok geçmeden hükümet doktoru olay yerine geldi ve odadan içeri girince adam kapıyı kapatıp kitlemişti. Hükümet doktoru adamın bu cesareti karşısında hayret etmiş ve ciddi bir üslupla onu uyarmıştı. Doktor bu kadının ölümünün sebebinin bir sır olarak kalması gerektiğini aksi takdirde ikisinin de bu odadan çıkamayacağını belirmişti. Eğer kadının gerçek ölüm nedenini yani başka bir adamdan hamile olduğu için merdiven altı bir doktordan tedavi görmeye çalışırken yaralanıp kan kaybından öldüğünü raporda belirtmezse bir hafta içinde buradan gideceğini hatta istediği taktirde kendisini öldürebileceğini temin etmişti. Hükümet doktordu bu durum karşısında iyice şaşırdı ve raporu adamın istediği gibi hazırlayarak imzaladı. Hükümet doktoru odadan çıkınca adam olduğu yerde düşüp bayıldı. Çocuk gelip onu uyandırdığında birinin kadını görmek istediğini söylemişti. Adam bunun imkansız olduğunu söyledi ama kimin geldiğini öğrenince buna izin vermek zorunda kalmıştı. Gelen kişi kadının karnındaki bebeğin babasıydı. Bu kişi genç sarışın bir subaydı ve kadının bu durumundan (hamile olduğundan) da haberi yoktu. İçeri güçlü bir şekilde girse de kadını görünce iyice kendini salmış ve şok olmuştu. Doktor bu adamın da kadınla bir geçmişi olduğu için ona bir sempati beslemişti. İlerleyen günlerde kadın tabuta koyulmuş ve yurt dışındaki kocası da gelmişti. Karısının böyle ölmediğini düşünmüş ve doktoru aramaya başlamıştı. Doktor ise sırrı açıklamak istemediği için genç subayla beraber saklanmıştı. Genç subayın da sırdan haberi olmamasına rağmen kadınla geçmişi olması onu tedirgin ediyordu. Subay bazı imkanlarını kullanarak doktor için sahte bir pasaportla gemi bileti almıştı. İşte şuan o gemide yolculuk yapmaktaydı. Ölen kadın, kocası ve doktor aynı gemide yolculuk yapmakta doktor da bu yüzden kimseye kendini göstermemekte sadece geceleri çıkmaktaydı. İşin garip tarafı ise doktorun bu olayının da Napoli'deki kazayla ilişkili olmalıydı. Napoli Limanı'nda gemi mola verdiği sırada kadının tabutu sandala koyulmak istenirken bir kaza gerçekleşmiş tabut, tabutu taşıyan hamallar, sandaldaki kişiler ve kadının kocası denize düşmüştü. Kadının kocası ölmüşken tabut da denizin dibini boylamıştı. Bunun dışında da kimseye bir şey olmamıştı. İşte doktorun bu hikayesini anlatması aslında her şeyi ortaya çıkarmıştı ancak bu haber basına sadece talihsiz bir kaza olarak yansımıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder