Jöntürk Özet
Eserinin ana kahramanı
olan Nurullah iyi bir aile tarafından yetiştirilmiş bir delikanlıdır.
Nurullah’ın sürekli karşılaştığı ve muhabbet ettiği, küçük kız olarak gördüğü
Ceylan ise Nurullah’ın tam tersine vurdumduymaz, rahat bir kız çocuğudur.
Nurullah ile Ceylan’ın sürekli karşılaşma sebebi Ceylan’ın annesi Sezayıdil
Hanım ile Nurullah’ın ablası Zeliha’nın yakın arkadaş olması ve sürekli birbirlerinin
evine gidip gelmesidir. Ceylan’ın annesi de Ceylan gibi rahat bir kadındır.
Genç erkeklere bakan ve bundan utanmayan bir insandır. Bir ara Nurullah’a bile
gönlünü kaptırmış ancak daha sonra bunun saçma olacağını düşünüp vazgeçmiştir.
Sezayıdil Hanım böyle rahat olduğu için kızı Ceylan’ı da böyle yetiştirmiştir. Ceylan cariyelerin koğuşunda büyümüş onlarla kaldığı bu sürede müzik aletlerini
çalmayı az çok öğrenmiştir. Müzik aletlerinin yanında birçok dans çeşidini de
Ceylan burada öğrenmiştir. Ayrıca burada Fransızca ve Çerkezce dillerini de
Türkçeden önce öğrenmiştir. Burada öğrendiği bilgiler, okuduğu kitaplar onu
güçlü bir feminist yapmıştır. Ceylan da Nurullah Bey ile genellikle bu konular
üzerinde tartışmalar yapmıştır. Nurullah Bey de babasının özelliklerini alarak
büyümüştür. Kâşif Efendi, Nurullah’ın babasıdır. O da gayet terbiyeli, bilgili
bir insandır. Karısını kaybet Biroğlu ve bir kızı ile yaşamına devam etmiştir.
Kâşif Efendi de Nurullah gibi birçok kitap okumakta, yasaklı yayınları neredeyse
hiç okumamaktadır. Baba oğul siyasete pek ilgi duymazlar sadece ilim öğrenmeyi
seven insanlardır. Nurullah Hukuk Mektebini kazanmış ve orada okumaya
başlamıştır. Zeliha Hanım ile Sezayıdil Hanımın yakın arkadaş olmasından dolayı
Nurullah’la Ceylan sürekli konuşma fırsatı bulurlar. Ceylan sürekli
feministliği Nurullah’a savunur ve yaşadıkları ülkede kadın haklarına önem
verilmediğini söylerdi. Nurullah bazı yerlerine katılır bazı yerlerini
eleştirirdi. Ceylan körü körüne batıyı ve onların adetlerini savunmaktaydı.
Nikahsız evlilik konusunda bile batıya hak vermiş bunu Nurullah’a karşı
savunmuştur. Ceylan, Nurullah’a sürekli onun çok kurallara bağlı olduğunu, katı
olduğunu söylemekteydi.
Refet Özet
Memleketinde
çift çubuk sahibi olan Hayati Bey ticaretle de uğraştığı için bazen İstanbul’a
gelirdi. Bir defasında kendine odalık yapmak için Binnaz adında bir cariye
alır. Aldığı bu cariyeden Refet adında bir kızı olur. Eserdeki “Binnaz” ve
“Refet” ismi karakterlerin gerçek yaşamdaki isimleri değildir. Hayati Bey’in
taşları eşleri Binnaz’ı ve Refet’i sevmezler. Bunun sebebi Binnaz’ın İstanbul
tarzında yaşaması ve bunu kızına da uygulamasıdır. Refet 4-5 yaşına geldiğinde
Hayati Bey ölür ve Refet yetim kalır. Hayati Bey öldüğü sırada Binnaz, Hayati
Bey’in 7-8 yıllık odalığıydı. Hayati Bey öldükten sonra onun taşları eşleri ve
çocukları, Binnaz ve Refet’e daha kötü davranmaya başladılar. Anne ve kıza
şiddet uyguluyorlar bazen yemek bile vermiyorlar ve onları insan yerine
koymuyorlardı. Amaçları mirastan onlara düşen payı almaktı. Binnaz artık bu
zulme dayanamaz ve Hayati Bey’in önceden İstanbuldaki akrabalara gitmeye karar
verir. Binnaz birçok varlığını satar ve 30 günlük yol sonrası İstanbul’a varır.
Binnaz kızıyla beraber hemen Refet’in halasının çocuğuna gider. Zaten zayıf
olan Refet bu yolculukla iyice güçten düşmüştür. Akrabalar Hayati Bey
hayattayken Binnaz’ı çok iyi ağırlamışlardı ancak kızıyla geldiğinde onları çok
önemsemediler. Refet aşırı derecede hastaydı ancak herkes Refet’in hastalık
yüzünden sergilediği tavırları onun huysuzluğu, yaramazlığı olarak algılıyordu.
Bu yüzden küçük kıza sinirleniyor ve laf söylüyorlardı. Refet oradaki
akranlarıyla oyun oynamak istemiş ve oyuna girmişti. Ancak Refet oyun oynarken
çok yorulur ve oyunu bozuyordu. Bu duruma dayanmayan çocuklar onu
dışlamışlardı. Refet oyuna ne zaman girmek istese çocuklardan dayak yiyordu.
Mai ve Siyah Özet

Kitabın baş kahramanı
Ahmet Cemil mektebe başlarken babası bir ev almıştır. Ahmet Cemil sübyan
mektebinde eğitim gördükten sonra askeri rüştiyede eğitim hayatına devam
etmiştir. Ahmet Cemil askeri rüştiyede başçavuş olmuştur. Bundan hep gururla
bahsetmiş ve övünmüştür. Askeri rüştiyeden sonra Mekteb-i Mülkiye’ye
başlamıştır. Bu okulda Hüseyin Nazmi ile sıkı bir dost olmuştur. Ahmet Cemil ve
Hüseyin Nazmi beraber bir sürü kitap okumaya başlamışlar ve kendilerini
geliştirmişlerdir. Ahmet Cemil ve arkadaşı edebiyat sınıfına geçtikten sonra
şiir türüne merak salmışlardır. Bu iki arkadaş birçok kitap okuduktan sonra
artık kitap okumaktan bıkarlar. Ancak bir gün karşılaştıkları bir Fransızca
şiir kitabını alıp çevirerek okumaya çalışırlar. Ahmet Cemil kitabı okuduktan
sonra yoğun duygular hissedip bunu yazıya geçiremediğini arkadaşına itiraf
eder. Bu olaydan sonra iki arkadaş kitap okuma alışkanlığını tekrar kazanırlar.
Ahmet Cemil’in babası bir dava vekiliydi. Çok kültürlü ve efendi bir insandı.
Zaman zaman Ahmet Cemil’e mesneviler okur ve ona ilimler verirdi. Ahmet Cemil
okuluna devam ettiği sırada henüz 19 yaşındayken babası vefat eder. Babasını
kaybettikten sonra iyice hayata küsmüş ve bir şeyden tat alamaz olmuştu. Ancak
Ahmet Cemil’in annesi Sabiha Hanım oğluna maddi sıkıntıların başlayacağını
söyler ve okulunun ne zaman biteceğini sorar. Bu sözler Ahmet Cemil’i kendine
getirir ve sorumluluklarının farkına varmasını sağlar. Bu durumları Hüseyin
Nazmi’ye anlatan Ahmet Cemil’e arkadaşı okulu bırakmadan da çalışabileceğini
söyler. Ona çevirmenlik işini öneren arkadaşının bu fikrini beğenir.